Beynimdeki KARA LEKE-Yazı DİZİSİ
  41.Bölüm
 

BÖLÜM  41

 

Esra o sert bakışlarıyla karşısında duran adama baktı.

”Bak Abidin,neyin peşinde olduğunu bilmiyorum.Sana eskiden dostum olduğun için kapımı açtım.”

 Abidin:

 -Tamam,kızma.Hem ben eskisi gibi değilim.Her şeyim değişti.Senden sadece biraz anlayış istiyorum.

 -Hangi konuda?

 -Beni tanıman konusunda.Bak,Ergin’in kardeşi de burada.Ben sadece bozulan arkadaşlığımızı düzeltmeye çalışıyorum.

 -Pekala.Ama eski günlerden bahsetmek yok!

 -Tamam.Çay için tekrar teşekkür ederim.

 -Önemli değil.

   Fırat ile Abidin evden çıktıktan sonrada  konuşmalarına devam etti.Abidin:

 “Hiç değişmemiş.”

 “Ortak gidiyoruz değil mi?”

 “Henüz değil.”

  Abidin,ortağının yüzüne bakıp gülüyordu.”Daha çok eğleneceğiz.”

 

 

                                             ***

 Ergin’in kendine gelmesini fırsat bilen genç kız konuşmaya başladı.

   “Baş ucunuzda hep ben vardım.Beni de mi hatırlamadınız?

   Reis:

   -Kızım,sen deli misin?Adam seni nereden hatırlasın.

   Ergin:

   -Yalnız başım çok ağrıyor.

  Doktor:

   -İlacınızı yazdım.Bunu en yakın eczaneden alırsınız.Bu arada hafıza kaybınızın geçici olduğunu tekrar söylemeliyim.

   Genç kız:

  -Peki hafızasını yerine ne getirebilir?

 -Belki bir resim,belki bir yazı ya da dinlediği bir şarkı.Bunu ben bilemem,tek bildiğim kendine gelebilecek durumda olacağıdır.

 -Çok teşekkür ederiz.

 -Rica ederim.Bu benim görevim.

 Doktor gittikten sonrada  ,balıkçının kızı konuşmaya devam etti.

 “Benim adım Nalân.Senin ki nedir?

 “Lütfen,başım çok ağrıyor.”

  Genç yazar,kafasını hâlâ ovuyordu.”Galiba zamana ihtiyacım olacak!”

 

 

                                      ***

 

    Baba lakaplı Süleyman YÜKSEL,hapishanede son dakikalarını yaşıyordu.Babanın revirde kaldığını fırsat bilen Yılmaz kendi kendiyle konuşuyordu.

 “Şu babamı hiç anlamıyorum.Adam ölüm döşeğinde.Neden Seyfi’ye dokunayım ki.Artık çok sıkıldım en çokta babamın beni yönetmesinden çok sıkıldım.”

 Eline aldığı bir bıçakla babanın kaldığı revire adımını attı.Ortalık sakindi.Kapıyı araladı ve yaşlı adamla yüz yüze bakıştılar.”Evet.Sıra bende.Seni elimden kimse alamaz.”

  Seyfi’nin gölgesi o karanlık odada belirdi.

  ”Öyle mi dersin?”

  “Sen?Seyfi sen olanları bilmiyorsun.Bu adam amcamı öldürdü.”

  “Ne duruyorsun?O zaman öldür gitsin.”

  “Sen ciddi misin?”

 Yaşlı adama bakarak.

  “Evet.Hem de çok ciddiyim.Baba sende kusura bakma.Nihayet zamanı geldi.”

 Baba:

 -Seyfi sana yazıklar olsun.O kadar ekmeğimi yedin.

 Seyfi:

 -Yılmaz hâlâ mı bekliyorsun?

 Yılmaz gülümseyerek bıçağını ilk hamlede göğsüne batırmayı başardı.Çıt sadece çıt diye bir ses duyuldu.Baba elinde çektiği tespihi yere düşürdü.

 Seyfi:

 -Ne dersin Yılmaz?Burasını birlikte yönetelim mi?

 -Olur kardeşim.

 -Gel sana sarılayım.

 Yılmaz elindeki bıçağı bıraktı.Seyfi ile kucaklaştığı sırada kulağına bir şey fısıldadığını duydu.”İnsanlar iki yüzlü olmamalıdır.”

 Yılmaz’ın o siyah gözleri buz kesilmişti.Seyfi elindeki bıçağı üç defa beraber askerlik yaptığı  arkadaşının vücuduna sapladı.Yılmaz’da orada öldü.Sonra bıçakların bir tanesini babanın eline diğerini Yılmaz’ın eline verdi.Böylelikle kendilerini öldürdüler süsü vermiş olacaktı.

                                                ***

 

  Sabah revirin kapısını orta yaşlarda bir bayan  gardiyan açtı.Ağzından çıkan ilk ürpertili sözler şunlar oldu.”Aman Allahım!Burada ne olmuş?”

 

 

 

 
  Bugün 72 ziyaretçi (97 klik) kişi burdaydı! Ergin AVCI 2020@COPYRIGHT  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol