6 .bölüm
Esra aniden yere yığılıverdi ben Yusuf’a öfkeyle baktım ama o oradan çoktan uzaklaşmıştı.Ambulansın gelmesiyle onun ilk tedavisi ambulans içinde yapılıyordu.Elimi sımsıkı tuttu ve parçalanmış beyaz gömleğine dokundum ondaki masum bakışın solduğunu gördüm.Hemşire nabzının durduğunu ifade ediyordu.O ölmüştü.Benim hayatımın en güzel şeyi artık yoktu.Evde onunla karşılaştım bende öfkeleydim.Bana hiç bir şey söylemeden dışarı çıktı ve bende artık bu gidişe son vermek için odama çıktım.Satırlarımı okumadan önce Melisa’ya içimden özür diliyordum.O benim hayatımda tanıdığım en mükemmel insanlardan biriydi.Onu kaybetmiş olmam bile benim için çok acı vericiydi.Yazılarımı okumaya başladım.Yusuf üniversite için annem ve babama dikkatle bakıyordu bende oradaydım,onun elinden tuttuğum gibi bizimkilerin yanına götürdüm.Yusuf:
-Yeter!Ben okumayacağım.
Ergin:
-Hayır baba onu okutmassanız tam bir pislik olucak.
Ersin bey:
-Sen neler söylüyorsun böyle?
Nesrin Hanım:
-Bak çocuk bile anlamış Ersin hala anlamıyor musun?Bu çocuğumuz okumalı.
-Tamam ailedeki herkes gitmesi gerektiğini düşünüyorsa kabul dedi.
Hayır dedim içimden,başım ağrıyordu.Sabah uyandığımda kaldığım yerden başladığımı hatırladım.Sonra yine baş ağrısı artmaya başladı.Yusuf üniversiteye yazılmıştı ben ise mahalledeki diğer arkadaşlarımla yolda yürüyordum.İlginç bir şey yoktu.Vücudumun her yeri sağlamdı.Burnum eskisi gibi yine kanamaya başladı.
İki yakın dostum Umut ve Onur,temmuz ayında bir piknik ve kamp gezisi olduğunu bana söylemişlerdi.Gezi kalabalık olacaktı hem bu kardeşim içinde iyi olurdu.Okul sitresinden çok uzak bir yerde tatil fena sayılmazdı.Dışarıdan öğrencilede bu kamp ve piknik gezisine çağırılabilinirdi.Tabi bu da bizim gözü para hırsıyla büyümüş müdürümüzün işine gelirdi.Herkes heyecanlıydı en azından Esra bile benim yanımdaydı sonra onun arkadaşları Serap ve Ayşe’de geziye katılacaktı ikiside yakın arkadaşlarım Onur ve Umut’un sevgilileriydiler.
Yol boyunca hiç kimse uyumadı.Yalnız bir şey dikkatimi çok fazla çekmişti.Yusuf ve Serap birbirlerine çok ilginç birşekilde bakıyorlardı.Serap’ın yakın dostum Umut ‘un sevdiği olmasa otobüs içinde ikisinede laf söyleyecektim ama ben yalnızca kardeşime söylenmekle yetindim.Ergin:
-Nereye bakıyorsun sen?
Yusuf:
-Sana hesap mı vericeğim?Dedi.Gözleri eskisinden daha fazla parlıyordu.
-Unutma ki onun bir sevdiği var!
-Senin yok mu yoksa?
-Her zaman sözleri çarpıtıyorsun.Esra’yı seviyorum ve onunda beni sevdiğini biliyorum.
-O halde senin bir sıkıntın yok.Sıkıntısı olanının sıkıntısını dinlerim ben!
-Seni son kez uyarıyorum şu bakışmalara son verin ve sende bizim tatilimizi bozacak bir şey yapma!
Bir an otobüs sessizliğe büründü çıt çıkmıyordu.Yusuf pencere kenarında uyuyordu ben o an için arkamda uyuyan güzeli uyandırmak için ayağa kalktım.Rehber hocama görünmeden Esra’nın yanağına küçük bir öpücük kondurdum.Uyandı bana baktı ve sonra güldü ama sessizce.Yerime geçiyordum ki birde ne göreyim Yusuf,Serap’la çoktan işi pişirmişti.O da beni gördükten sonra koltuğa oturdu.Tekrar uyumaya çalıştı tabi benle beraber...
Tatil beldesine vardığımızda oranın mükemmelliği herkesin hoşuna gidiyordu.Yusuf benimle kalacaktı zaten çadırımızda iki kişilikti.Orada onunla nasıl kalacaktım ben bile bazen şu sakinliğime çok kızıyordum.Yusuf:
-Çadırı daha kurmadın mı?
-Müsaade edersen kuracağım sen niye yardım etmiyorsun?
-Bana göre değil bu işler.
-Sana göre nasıl iş var ki nerede serserilik var,hep altından sen çıkıyorsun.
-Benimle doğru konuş yoksa..
-Yoksa ne ha beni de dövebileceğinimi çıkardın.Kendine gel!
O anlık öfke en azından bana böyle bir şey yaptırdı.İlk günler anlaşamıyorduk ama sonraları yavaş yavaş buzları eritmeye başlattık.Her akşamları Esra’ların çadırına gidiyor muhabbet ve çay içiyorduk.En azından rehber öğretmen bize bunu yapmamıza izin veriyordu.Bir gece aynı çadırda ben,Umut,Onur,Ayşe,Esra,Serap ve Yusuf’ta vardı.Muhabbet çok koyuydu ve burada ikinci haftamızı nasıl geçirdiğimizi konuşuyorduk.Bir ara Yusuf dışarı çıktı sohbeti beğenmeyişi her halinden gözleniyordu.Zaten oradakilerde benim hatırım için onu ve onun hafta içinde yaptığı patavatsızlığa katlanıyorlardı.Tatil süresinin bitmesine çok az kalmıştı.Biz gelecekte ki düşüncelerimizi tartışırken Serap’ta çadırdan çıktı.Esra kolumu tutuyor ve bir yere gitmemem için beni sıkıyordu.Umut ve ben dışarı çıkmak istedik o sırada Esra ile diğer iki arkadaşımda bizimle dolaşacaktılar ama Ayşe’nin çok uykusu vardı ve Onur onu yalnız bırakmak istemedi.Esra,ben ve Umut yürüyorduk sesler geliyordu.Yabancı değildi biri Yusuf’un diğeride Serap’ın sesiydi.Ağaçların ilk aralığında Serap’a ait bir gömlek vardı ve yerdeydi.Biz gittiğimizde sesler yükseliyordu.Aniden başımın döndüğünü ve burnumun kanadığını hissettim.Yere düştüm üstüm başım toz içinde kalmıştı.Çadırın içinde Yusuf bana bakıyordu.Esra yüz kızartıcı bir şey olmuş gibi bana bakıyor ve göz yaşlarını saklayamıyordu.Onlara ne olduğunu sorduğumda bana hiç bir şey anlatmadılar.Sabah olmuştu,çadırda yine Yusuf yoktu.’Gerizekalı dedim yine başını belaya sokacak!’Ama onun bana bıraktığı kağıt benim için çok sevindiriciydi.
O artık kamptan ayrılmıştı.Esra’nın yanına gittiğimde onada bu müjdeli haberi verdim.Yusuf’un gittiği günün akşamı yine çadırda toplantı vardı.Tam olanları anlatıyordum ki Serap ayağa kalktı ve bana baktıktan sonra ağlayarak çadırdan çıkıp koşmaya başladı.Bizde şaşkınlığımızı gizleyemedik ve koşmaya başladık ama arkamızda birisi daha vardı.Rehberci bize sesleniyordu.Ayşe:
-O birazdan gelir,hava almaya çıkmıştır.
Umut:
-Bu saatte ne havası?Onur:
-Sana katılıyorum ne havası hakikaten?
Rehberci:
-Herkes çadırına girsin!Hemen!
-Ne tuhaf bir adammış şu rehberci bir günü diğerine uymuyor.
-Gelir birazdan hem nereye gidecek ki.
Sabah oldu,Ayşe bize akşam çadıra gelmediğini söyleyince bizde durumu rehberciye bildirdik ve onu aramaya başladık.Beş kişilik üçerli gurup Serap’ı arıyorduk armadığımız yer kalmamıştı.Esra:
-Acaba evine gitmiş olamaz mı?
Ergin:
-Olabilir de olmayabilir de bu yüzden ev halkını huzursuzlandırmayalım?
Rehberci:
-Sana katılıyorum Ergin,bencede şimdilik birsey söylemeyelim
Umut:
-Ama evdekilerin haberi olsa onlarda bize yanıt ulaştırırlar.En azından boş yere aramayız.
Arama devam ediyordu.Bu sırada iki gece önce yaşanılan bir olay Ergin’in aklına takılmıştı.Esra’ya bakarak:
-Esra sana birsey sorabilir miyim?
-Tabi ne hakkında?
-Benim hatırlamama problemim tekrar başladı.İki gece önce ne olmuştu.Seni ve Umut’u ve de sesleri duyuyorum ama gerisini getiremiyorum.
-Bir şey olmadı dedi sert bir tonla.
-Bu kızgınlığının nedeni ben miyim?
-Hayır tabi ki değilsin ama..
-Aması ne Esra?
-Burada olmamızın belkide nedeni sorduğun gece olabilir.
Tam bu sırada aşağıda nehrin kıyısına yakın bir yerde Serap’ın ayakkabısı bulundu.Rehber:
-Buradan gitmeliyiz dedi.Ergin:
-Peki ne oldu?
Esra’nın ağzından belkide en son duymak isteyebileceğim bir söz çıktı:
-Kendini tatmin mi edeceksin?
-Sen neler saçmalıyorsun Esra?
O sırada kanlı elbiselerle,kayalıkların kenarında bir genç kızın cansız vücudu duruyordu.Nehrin kıyısından giderek sonunda kafası ezilerek suya gömülmüş bir vücudu çevirdik.Esra hıçkıra hıçkıra ağlıyor,ben şaşkınlılığımı ve soğuk kanlılığımı gizliyor,Umut ise adeta yakarıyordu.Yerde yatan kişi bizim arkadaşımızdı.